BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ


TARİHİ İÇ KALE YENİDEN SOLUK ALIYOR

Bakan Ömer Çelik: “Devlet vatandaşların içindeki özel bir örgütlenme değildir. Devlet vatandaşın tamamının örgütlenmiş halidir.”
 
Diyarbakır’da restorasyonu tamamlanan tarihi İç Kale, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in katıldığı törenle açıldı. Açılışa Bakan Ömer Çelik’in yanı sıra Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker de katıldı.
 
Bakan Ömer Çelik törende yaptığı konuşmada, İç Kale ve Diyarbakır’ın kimliğinin korunmasının kendileri için hassasiyet noktası olduğunu ifade etti.
 
 
Diyarbakır Çok Şanslı Bir İl
 
“Bir Kültür ve Turizm Bakanı için şu anda tam bu toprağın üzerinde, tam da bu mekânda bulunmak kadar büyük mutluluk olamaz. Tarihin var ettiği ne varsa, Anadolu tarihindeki kıymetin büyük çoğunluğunun bulunduğu bir yerdeyiz ve benim için de gurur verici bir gün.

Ben bu kürsüde Kültür ve Turizm Bakanı olarak bulunuyorum, ama hepiniz de gördünüz benden önce birisi Kalkınma Bakanı, birisi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ama esasında fahri olarak hepsi de Kültür Bakanı iki arkadaşımız konuştu.

Diyarbakır bu bakımdan çok şanslı. Bir uçak seyahatinde Mehdi Eker Bakanımız bir konu açıldığında bununla ilgili bir şiir var dedi ve şiiri ezberden okumaya başladı, tam 1 saat 40 dakika hiç ara vermeksizin, uçak indi, piste teker koydu şiir okumaya devam etti. Diyarbakır böyle şanslı bir il. Bir arkadaşım anlattı: ‘Sayın Bakanımıza yolda yürürken bir ağacın üzerinde farklı renkte bir yaprak gördüm ve bunu sordum. Bana tam üç saat anlattı.’ Böylesine bilge bir Bakana Diyarbakır’ın sahip olması çok önemli.

Yine aynı şekilde bir gün, bir seçim zamanı, yıllar evvel, belki 8-9 yıl evvel bir toplantıda, toplantının yapıldığı mekânda içeri odaya gireceğiz beyannamemizi yazmak, çalışmalarımızı yapmak üzere. O sırada hazırlığını yapıyordu Cevdet Yılmaz Bakanımız ve bir ağacın altında oturuyor, dosyalara bakıyordu. Biz altı saat toplantı yaptık, çıktığımızda aynı ağacın altında çalışmaya devam ediyordu. Bunlar bizim kendi mahrem hikâyelerimiz. Ama Diyarbakır’ın ne kadar güçlü, kendi kültürel kimliği açısından ne kadar kıymetli bakanlar, kıymetli valiler, milletvekilleri ve değerli yöneticiler tarafından temsil edildiğinin çok iyi bir örneğidir. Çok aşırı bir biçimde sık sık benim alanıma giriyorlar, ama ben bundan son derece mutluyum.”
 

Hükümetimizde Bütün Bakanlar Ortak Çalışır

“Bir diğer konu da şudur: Hükümetimize baktığınız zaman -yakın arkadaşlık yapanların çoğu biliyorlar- entelektüel kişi bulundurma sayısı bakımından -yani kültür/entelektüel hayatın içerisinden gelen kişi bakımından- Avrupa’nın en güçlü hükümeti olduğumuzu iddia ediyorum.
 
Çünkü bakın bütün bakanların geçmişlerine hepsi bir takım kültürel mekânlardan gelmiştir. Neredeyse gençliğinde bir kültürel hayatın ve bir siyasi hareketin içerisinde bulunmayan bir bakan yok. Ve bunların bir ortak noktası vardır. Bazı meseleler olabilir ve Bakanlar Kurulunda açılır, başka yerde açılır ve pek çoğunda doğal olarak ihtilaf olabilir. Fakat herkesin üzerinde mutabık olduğu hiçbir ihtilaf olmayan konu şudur: Diğer bakana bir şey yapılacak deniliyorsa hepimiz mutabıkızdır ve elimizden geleni yaparız.”
 
 
Kültürel Hayat Bir Devletin Yazılımıdır

“Buranın kültürel kimliğinin ve varlığının korunması hepimiz için ortak hassasiyet noktası oldu. Bir örnek vereceğim size; tarihte kısa yaşamış bir devlet vardır, Çağatay Devleti. Aslında normalde 20-30 yıllık bir hayatı olduğu için biz bu devleti hatırlamayabilirdik, siyasi tarihte bir yeri de olmayabilirdi. Ama insanlık tarihi açısından vazgeçilmez ve hiçbir şekilde yok sayılmayacak bir mütefekkir var; Ali Şir Nevai.

Ali Şir Nevai eserlerini Çağatayca yazdığı için, bu mütefekkir sayesinde Çağataycayı ebediyen hatırlamak zorundayız. Çağataycayı hatırladığımız için de Çağatay Devletini hatırlamak zorundayız. Yani aslında siyasi tarihte, 10-20 yıllık hayatında çok önemli olmayacak bir devlet bir mütefekkir ve onun kullandığı dil sayesinde ebediyen hafızalarımızda yer bulmuştur.

O sebeple kültürel hayat bir devletin yazılımıdır. Şimdi geçmişten itibaren bakınız bütün devletlerin hayatlarında iniş-çıkış dönemleri vardır. Donanması, ekonomisi yok edilmiş, şehirleri işgal edilmiş ve bazıları yok olmuşlar. Yok olmayanlar ise kendi kültürel varlıklarını korumuş ve bunu bir sonraki nesle aktarabilmiş devletlerdir.”

Kürt Kardeşlerimizin Kültürel Kimliğinin Yok Edilmesine Karşı Direndik

“Kuşkusuz bizim Diyarbakır’da bu eserlerin, bu büyük medeniyet harmonisinin ortasında bulunmamız bizim için çok heyecan vericidir. Ama bana sorarsanız Diyarbakır’ın kültürel hayatına, Diyarbakır’ı var eden ruha hükümetlerimizin yaptığı en büyük katkı nedir diye: Geçmişte devlet içerisindeki bir takım çetelerin, bir takım oligarşik grupların bizim Kürt kardeşlerimizin kültürel kimliğini yok etmesine karşı ortaya koyduğumuz direniş, inkâr ve asimilasyon politikalarını bitirmemiz, Kürt kimliğini korumaya almamız, her türlü asimilasyondan korumamız ve bugün de bu kimliğin gelişmesi için gerekli teşvikleri ortaya koymamızdır.”

Devlet Vatandaşların İçerisinde Özel Bir Örgütlenme Değildir

“Kuşkusuz bu binalar, diğer eserler önemli ama buralar bunu yaşatan insanlar sayesindedir. Geçmişte devlet herkesin devleti değildi. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak bunu söylüyorum. Devlet içerisindeki bir takım gruplar insanların Kürtçe konuşmasını yasaklıyor, başörtüsü ile okula gitmesini yasaklıyor, bir başkasını Alevi olduğu için dışlıyor, bir başkasına Sünni olduğu için başka muamele yapıyordu.
 
Devlet vatandaşların içerisindeki özel bir örgütlenme değildir. Devlet bir takım oligarşik grupların zemini değildir. Devlet vatandaşının tamamının örgütlenmiş halidir. O sebeple sokaktaki vatandaşın kimliğini koruyamayan devlet, demokratik devlet olmaz.

Ama şimdi o ret, inkar ve asimilasyon politikalarını bitiren biziz, kimlikleri koruma altına alan biziz, kimliklere karşı devlet içerisindeki bir takım kişilerin bu dışlayıcı politikalarına son veren biziz.

Devlet nihayetinde milletin devletidir. Yöneticiler onun millete hizmet edip etmemesinin sağlayıcısı olmak durumundadır. O günlerden bugünlere geldik. O günler çok kolay olmadı.
 
Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde biz bu süreçleri başlattığımız zaman -yani ilk demokratik açılım, arkasından milli birlik ve kardeşlik projesi, onun arkasından bugün çözüm süreci- Türkiye’de bazı vesayetler sona ermemişti. İktidar partisine kapatma davası açtılar. Kamuoyunun bildiği, bilmediği her gün bir sürü siyasi suikast teşebbüsü ile karşı karşıya kaldılar. 27 Nisan’da iktidar partisine muhtıra verilmeye kalkıldı. Böyle bir ortamda, geleneksel bir takım reflekslerin AK Parti’yi bile yok etmeye teşebbüs ettiği noktada, en kritik meseleler Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde Kürt kimliğinin korunması -yani kendi vatandaşımızın, Anadolu’nun en önemli kimliklerinden bir tanesinin korunması- için bu süreç başlatıldı. İnkâr ve asimilasyon politikalarına son verildi.”

Ret, İnkar ve Asimilasyonun Her Türlüsüne Karşıyız
 
“Bu topraklarda söylenmiş en utanç verici laflardan birisi şudur: ‘Bugünler 12 Eylül’den bile beterdir’ diyor birileri. Bundan daha büyük bir nankörlük, bundan daha ayıp bir laf olamaz. O 12 Eylül politikalarını bitiren biziz. Ama aynı şekilde şunu da söylemek isteriz. Biz devletten kaynaklanan ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını bitirdik çünkü biz ret, inkâr ve asimilasyonun her türlüsüne karşıyız.
 
Birisi şimdi çıkıp da her hangi bir siyasi parti adına, her hangi bir örgüt adına Kürt vatandaşlarımıza yine asimilasyon politikası uygulamaya çalışıyor.
 
Makbul Kürt nedir? Makbul olmayan Kürt kimdir? Bunu yukarıdan dayatma ile belirlemeye çalışıyor. O asimilasyon politikasına karşı durduğumuz gibi bu asimilasyon politikasına da karşı duruyoruz.

Çünkü Kürt kimliği nasıl korunacak, Kürtçe nasıl geliştirilecek Anadolu coğrafyasındaki bütün vatandaşlarımızın karar vereceği bir meseledir. 
   
Hani güzel bir şey vardır. Geçmişteki bir politikanın arkasından o politikaları eleştirirken biz demokratik bir zeminde bunları yapıyoruz, çoğulculuk zemininde yapıyoruz,   bütün kültürleri koruma zemininde yapıyoruz.
 
Devletten kaynaklanan ret, inkâr ve asimilasyon politikaları bitmişken, birileri örgüt adına, siyasi parti adına, kim olursa olsun bunu hangi kimliğe karşı yaparsa yapsın, ister Türk kimliğine, ister Sünni kimliğine; ister Alevi’ye hiç kimse vatandaşa bir takım otoriter yapılanmalarla yeniden ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını dayatamaz.

Neyin natürel olduğuna neyin natürel olmadığına vatandaşımız karar verir. O sebeple devlet içerisindeki olumsuz uygulamaları sona erdirmek adına nasıl bir Çözüm Süreci başlatılmışsa vatandaşımızın da bir takım sivil görünümlü yapılardan gelen bu inkar ve asimilasyon politikalarına karşı otantik Kürt kimliğini tehdit eden bu suni yapılara karşı aynı şekilde Çözüm Sürecine sahip çıkması gerekir.”

İstikrarı Koruyacak ve Diyarbakır’ı Tarihteki Görkemli Günlerine Döndüreceğiz

“Hep beraber göreceğiz, bizim hayalimiz nedir ben size söyleyeyim. Bugün Sayın Bakanlarımızın programları vardı. Mehdi Eker Bakanımız benim memleketim Adana’dan geliyordu. Cevdet Yılmaz Bakanımızın programı vardı. Biz Sayın Valimizle Diyarbakır’ın içerisinde bir yerde kahvaltı yaptık. Bizim hayalimiz şudur: O gördüğümüz yerlerin hepsinin böyle olmasını isterim ve bu hükümette bu irade vardır. Biz Diyarbakır’ı geçmişte olduğu gibi ustalıkları yaratan, bu rafine kültürü ortaya koyan, bu sosyal barışı, bu çoğulculuğu ortaya koyan, o incelikli kültürü, o yüksek kültürün temsilcisi olarak biliriz.

Bütün vatandaşlarımız konuştuğumuz zaman ne istiyorlar? Huzur istiyorlar, istihdam istiyorlar ve Diyarbakır’ın tarihte olduğu gibi eski görkemli günlerine dönmesini istiyorlar.

İnşallah istikrarı koruyacağız. İnşallah 2023’e hep beraber dayanışma içerisine gireceğiz. Ve bugün herkes Diyarbakır’ın her yerinde kim ne diyorsa gelsin kayıt altına alalım. Bakanlarımızla birlikte söz veriyoruz. 
 
Kimsenin görmeyeceği bir zarfa şunun yapılması hayaldir diye yazılsın ve koyulsun bir köşeye. 2023 te görecek ki, hayal dediği şeyi biz gerçekleştirmişiz.”

Yaşadığımız Topraklardaki Bütün Medeniyetlerin, Devletlerin ve Kültürlerin Mirasçısıyız

“Efes’te müze açtık, dün Şanlıurfa’da bölgenin en büyük müzelerinden birini açtık ve bugün Diyarbakır’da bu medeniyet harmonisini açıyoruz. Tam da bu zaman diliminde bu eserleri açıyor oluşumuzun dünyaya verdiğimiz mesaj açısından da önemi var.

Bu mesajın Diyarbakır’dan da duyulmasını istiyorum. DAİŞ denilen insanlığın belası bir terör örgütü var. Maalesef mukaddes dimimizin sembollerini kullanarak kavramlarını kullanarak İslam tarihinin gördüğü ve bütün insanlığın gördüğü en büyük zulümleri gerçekleştiriyor.
 
Daha önce açık net şekilde söyledim: Böylesine zulüm yapan bir örgüt asla Müslüman olamaz. Bunlar tarihi eserleri, insanlık mirasını yok ediyorlar. Irak’ta, Suriye’de yapmadıkları zulüm kalmadı. Şimdi Palmira Antik Kentini ele geçirdiler ve insanlık mirasını tehdit ediyorlar.

Ama bakın biz buradan Artuklular döneminden yakın döneme, kiliseden camiye, bütün eserleri koruyan bir mesaj veriyoruz dünyaya. Biz yaşadığımız topraklardaki bütün medeniyetlerin, devletlerin ve kültürlerin mirasçıyız. Bunların hepsini korumaya kararlıyız. Bunu yıkan ve yok eden, insanlığın mirasını tehdit eden DAİŞ’in dinimizin kavramlarını kullanmasından rahatsızız. Onlarla hiçbir şekilde yakınlığımız olamaz ve tam tersine biz onları İslam’ın ve insanlığın düşmanları olarak görüyoruz.  O sebeple bugün Diyarbakır’dan verdiğimiz bu mesaj şu anda bütün dünya ajansları Palmira Antik Kentinin nasıl bir tehdit altında olduğunu gösterirken de çok kıymetli bir mesajdır. Biz insanlığın mirasına ve Türkiye’nin mirasına sahip çıkmaya devam edeceğiz.”

Anadolu Kültürü Türklere, Mezopotamya Kültürü Kürtlere Aittir Zihniyeti Bölücülüktür

“Diyarbakır sadece Türkiye açısından önemli değil. Aynı anda hem Anadolu kültürünün özelliklerini barındıran, Yukarı Mezopotamya’nın bütün karakteristik özelliklerini taşıyan, hem de Orta Doğu’nun bütün karakteristik özelliklerini barındıran bir tek burasıdır.

Bilim, ilim sahibi olmadan fikir sahibi olan birileri yazıyor; Anadolu kültürü Türklere, Mezopotamya kültürü Kürtlere aittir. Bu zihinde de oluşturulan bir bölücülüktür. Anadolu kültürü de, Mezopotamya kültürü de Türkler ile Kürtlerin ortak oluşturdukları kültürdür. Diyarbakır Yukarı Mezopotamya’nın karakteristik özelliklerini taşıyan bir kültür başkentidir.  

Anadolu’nun kültürel özelliklerini taşıyan ve vakti zamanında bakanlarımızın vurguladığı gibi, buradaki mimari eserlerin niteliğinin İstanbul’la mukayese edildiği kadar önemli bir merkezdir.

Dolayısıyla burası bu bakımdan da bütün büyük özelliklerinin yanında son derece öncelikli bir yerdir. O sebeple biz burada ele aldığımız her taşın, soyut ya da somut her türlü kültürel mirasın aslında insanlığa bir katkı olduğunun da farkındayız.”

En Büyük Müjde, Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’nin UNESCO Dünya Miras Listesine Girmesi Olacaktır

“Bakanlığımın en titizlikle çalıştığı dosyalardan bir tanesi Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçelerinin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması dosyasıdır. Bu dosya hazırlandıktan sonra en ince ayrıntısına kadar inceledik ve şimdiye kadar gelen yorumlar bu dosyanın uzmanlar tarafından mükemmel olarak değerlendirildiği şeklindedir. İnşallah herhangi bir olumsuzlukla karşı karşıya kalmazsak Haziran sonunda-Temmuz başındaki yapılacak toplantıda bana en büyük müjde şu olacak: Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Dünya Miras Listesi’ne girmiştir.

Bizim geleneğimizde insan için İbnü’l–Vakt (zamanın çocuğu) derler. Geçmiş ne kadar bugünümüzü yansıtıyorsa, bugünümüz de o kadar geleceği yansıtıyor. Burada hepimizin ortak iradesi şudur: Diyarbakır bugünkünden çok daha iyi olsun. Diyarbakır, hem kültürel anlamda bölgenin başkenti olarak -kültür başkenti olarak- hem iş başkenti olarak hem de bizim bu coğrafyadan dünyaya vereceğimiz, medeniyet mirasının en önemli unsuru olarak, daha çok öne çıksın istiyoruz.

Bu sebeple Bakanlığım tarafından, gerek bu alanın, gerekse Diyarbakır’ın tanıtımına yönelik özel bir strateji hazırlanıyor. Bütün dünyada Diyarbakır’ın tanıtımı konusunda yeni bir aşamaya geçiyoruz. Bu stratejiyi de inşallah bir iki ay içerisinde yürürlüğe koyacağız. O zaman hep beraber göreceğiz ki, Sayın Bakanlarımızın bahsettiği turist rakamlarının çok ötesine geçen aşamalara kavuşacağız.”
 
(25 Mayıs 2015)
 
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • 11112461_810078352402198_4253324099072124586_n
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI
  • DİYARBAKIR İÇ KALE MÜZE KOMPLEKSİ AÇILDI